İnsanlar yaşadıkları müddetçe tövbe kapısı açıktır. Ne zaman akılları başlarına gelir ve tövbe ederlerse Allah'ın, vaadinin gereği olarak bu tövbeyi kabul buyurması ve günahkâr kullarını affetmesi umulur, lütfundan beklenir.
Günahkâr kişi hayatının son saniyelerine kadar tövbe etmez, dünya hayatından ümit kestikten ve gayb alemine dahil bulunan berzah ve ahiretle ilgili bazı gerçekleri gördükten, hissettikten sonra henüz can vermeden tövbe ederse, bu tövbenin sebebi, gayba imana dayalı samimi pişmanlık olmayıp yüz yüze gelinen cezadan kurtulmaya yönelik bulunduğu, tekrar kulluk ve itaat imtihanına fırsat da kalmadığı için kabul edilmeyecektir.
Kabul edilmeyen bir başka tövbe de hayatını, hak dini inkâr içinde geçirdikten sonra ölen ve ahiret alemini gördükten sonra pişmanlık duyanların tövbesidir.
Bu da gayba iman ve samimi pişmanlıktan kaynaklanmadığı için Allah tarafından kabul edilmeyecektir. Bu hükmü teyit eden başka ayetler de vardır. (bk. Bakara, 2/162; Âl-i İmrân, 3/91)
Ayrıca, Hz. Peygamber (asm)’den, ölüm sancılarının başladığı andan itibaren yapılan tövbenin kabul edilmeyeceğine dair hadisler rivayet edilmiştir. (Müsned, II, 132, 153; İbn Mâce, Zühd, 30; Tirmizî, Daavât, 98)
Gerek iman gerekse tövbe zihin ve kalbin, dolayısıyla iradenin katılımıyla meydana gelebilir. Ölüm halinin veya kıyametin kopmasının yaklaşması durumunda gayba olan iman şartı ile irade ortadan kalkar, günahın devam ettirilmesi de imkânsız hale gelir.
Bu durumdaki insanın dinî değer taşıyacak herhangi bir davranışta bulunması söz konusu olmaz. (Mâtürîdî, Tevilâtü’l-Kurân, IV, 93-98)
Buna göre, bir kimse ne kadar hasta olursa olsun, hatta doktorlar ölüm tarihi bile verseler veya ölüme ne kadar yakın olursa olsun, hatta birkaç saniye sonra vefat da etse, ahiret alemlerine ait bir iman hakikatini görmeden yapacağı her türlü tövbe geçerlidir.